Blog

Daha önce hiç şehir hayatını bırakıp doğada yaşamayı düşündün mü?

Biz tüm şartlarımızı zorlayıp, hayatımızı değiştirme kararı aldık.

Annemiz babamız Emine ve Behçet ilk adımlarını attı, hayli imkansızlıkla bi düşü gerçeğe çevirmek istediler ve kendilerine yeni ama tamamen yerel mimaride dolma taş bir ev yaptılar. Tabii şartlar gereği uzun sürdü.
Sonra Sıla, heybesindeki tüm şehir ve beton reddiyle artık daha fazla dayanamayıp, annesinin babasının desteğiyle; sömürü sektörlerini de bırakıp haber belgeselciliğini doğasına taşıdı.
Sonra Hasan, az gitti uz gitti dere tepe motoruyla yollar ve anadolu dedi okullardaki drama eğitmenliğini, müziğini aldı buraya taşıdı.


Aslında hiç bir şey, şehir dışına uyarlanamaz değildi. Ve elbetteki doğayı şehirleştirmeden, gittiğin yerin doğasına şehir hoyratlığı taşımadan ve tam da “doğa anamız Şana’mızın izinden” adım atma şartıyla.

Ve tam da bu şartla bizim, kırsalda yaşama imkanımız vardı peki ya imkanı olmayanlar? Onlar için de evimizi açtık, misafir ettik bu doğayı yaşamak isteyenleri. 

Sonra 4’ümüz kolları sıvadık yıkılmaya yüz tutmuş, eski bi yapıya yeniden nefes katmak istedik, eskiden toprağa şekil veren bir cam atölyesi olmuş, sonra bir süre köyün bakkalı olmuş, büyük dedemizin, küçük çocuklara sakız dağıttığı, köylünün ununu pirincini aldığı.. Artık köyler çarşılara taşındığı için haliyle yapı çökmek üzere atıl kalmış.
Derken burayı bırakıp da yeni bir yapı inşaa etmek hiç de içimize sinen bir terk ediş olamazdı. 
Çünkü burada var olma gayemiz, bu vadimize 2006 yılından bu yana süren bir ekolojik direncin yanında, tam da deremizin yamacında yeniden ayaklanan bir kale gibiydi. Bu kaleyi yeniden güçlendirmek tam da var olanı koruyup üzerine türlü güzellikler üretmekti. 
Çatısındaki kiremitleri dahi o kadar dokuluydu ki onları da ellerimizle teker teker taşıdık, kırılmasın ki “biz bundan bi şe yaparız”(annem bahçe süsleyecekmiş bostandan zaman bulabilirse ), döşemeleri kestaneden, her birini zedelemeden söktük teker teker ve bereketiyle evimize döşeme yaptık, raflar yaptık, masalar, basamaklar yaptık. Gözümüzün içine baka baka dönüştürdü kendini bize.

Tüm bu restorasyona devam ederken evimizde ağırladık misafirlerimizi; atölyeler yaptık, çocuklarla doğayı öğrenirken kendi haklarını öğrendik, ebeveynleriyle istismarlık nedir onu öğrendik, kadınlarla öz savunmayı öğrendik, küçük köy festivaliyle kültürü, ekolojiyi, coğrafyayı öğrendik.

Şehirden getirdiğimiz ne mi var? Şehirde ekolojik nasıl yaşanır, diye öğrendiklerimizi, köyde ekolojik nasıl yaşanıra dönüştürmek var. Aslında sonsuz, uçsuz bucaksız bi okula kendini teslim etmek var.

Şimdi yol, bize çok şey öğreten eski yeni dönüşümlü yapımızda devam ediyor ve yazın yapacaklarımız için şimdiden sabırsızlanıyoruz.
Kışın Nadas Yazın Hasat olan, ekolojik anlamda eski köye yeni adet getirmeyen bir “Yaşam” aslında bu sadece.

Toprağımızı eşeledikçe bostanımız yeşerdi, bostanımız yeşerdikçe meyvelerimiz birbirleriyle harmanlanarak yeniliklere dönüştü.
Ürettiğimiz meyvelerimizden en çok da Fındıklarımızla haşır neşir olduk.
Kendi kompostumuzdan ürettiğimiz gübremizle ve de hiç bir egzoza maruz kalmayan tepedeki tarlamızdan topladığımız fındıklarımız yine yerel olan ballarla karışıp yeni tatlara dönüştü. 
Yaylalarımızda yabani haliyle yetişen ve yeni yeni köylerimizde üretilmeye başlanan Yaban Mersinlerimizle de bu küçük kalemizdeki dükkanımızda dondurmalar üretiliyor. Yine yerel olan analık tohumlarımızdan sebzelerimiz gibi, Karayemiş gibi, çay, kivi, soya gibi, böğürtlen gibi ve kabak gibi meyvelerimiz de eşlikçi oluyor.
Ve bazen tüm meyvelerimiz en doğaçlama haliyle, başka tatlara bürünebiliyor. Sirkeler, turşular, reçeller de cabası.

Misafirlerimizi ağırlarken onlara vadimizin hikayelerini anlatmak içimizi açmak gibi ve sakındığımız yuvamızı paylaşmak gibi. Bu yüzden bu köyü köy gibi yaşamak isteyenlere kapımızı açıyoruz. Yuvamızı paylaşırken doğa anamız Şana’mızın izniyle onun ayak izlerini takip edip geride yalnızca çamurlu ayak izlerimizi bırakalım istiyoruz. 

Bunu da misafirlerimize “Sıfır Atık” köşemizle hatırlatıyoruz. Nasıl atıksız bir tatil yapabileceklerine dair hem gelenlerin erişebileceği hem de internet sitemizden edinebilecekleri ürünleri bulunduruyoruz. 
Bu köşede “atıksız tatil kiti” olarak derlediğimiz paketin de bulunduğu, yerel ve ekolojik üreticilerin ürenleri ve ekolojik yazılı kaynaklarımız yer alıyor. Aynı zamanda odalarımızda da güvenilir üreticilerden edindiğimiz el yapımı sabunlar, kabak lifleri, diş fırçaları gibi hijyen ürünlerine yer açtık. Temizliğimizi de zararlı kimyasalların bulunmadığı doğada çözülebilen üretimler yapan kaynaklardan sağlıyoruz. 

Tüm yapımızda olabildiğince karbon ayak izimizi azaltmaya çalışıyoruz. Atıksız ve dönüşebilen; elektrik tüketimimiz gibi tüketimlerimizi de minimuma indirdiğimiz, ilerde güneş enerjimizle kendi çatımızda üretmeyi hedeflediğimiz bir yaşam formu var etmeye çalışıyoruz.

Doğada hem nefes alabildiğimiz hem de öğrenebildiğimiz ve hem de eğlenebilidiğimiz bir sahnemiz var. Bu sahne neon süslerden uzak, yok etmenin ötesinde her kim hangi rengini katarsa bir sanata dönüşüyor. 

Sahne hepimizin.

Check Availabity

1 Room , 1 Adult , 0 Children
Rooms
Adults
Childrens